Süper ebeveynlik; anne babaların çocuklarını yetiştirme ve
anne-baba olma sorumlulukları konusunda aşırı kaygı duyması ve bu kaygı ile
çocuklarının her isteğini yapma eğilimi içinde olmaları ama aynı zamanda
çocuklarından fazla beklenti içine girmeleri ve mükemmel olmalarını istemeleri
ile kendilerine de çocuklarına da fazla yüklenmeleri olarak tanımlanabilir.
Tanımlaması bile mükemmele yakın ve yorucu...
Aslında değişen ve gelişen toplum koşulları ile iş hayatına
atılan kadınlara, anne sıfatının da eklenmesi ile ilk olarak ortaya çıkan bir
tanımlama “Süper annelik”. Hatta kadının üzerindeki sıfatların ve yüklerin
artması ile zaman içerisinde bir tıbbi rahatsızlığın alt kategorisine bile
dönüştü. Fibromiyalji pek çok belirtisi olmakla birlikte; özetle genel bir
kronik kas rahatsızlığı olarak tanımlanırken; bazı bedensel belirtiler gösteren
annelerde mükemmel anne sendromu, zorlanmış anne sendromu adı altında da baş
gösterebiliyor. Babaların da süper annelere eşlik ederek çocuklarını en
mükemmel şekilde besleme, giydirme, bakım verme, okutma, yaşatma ve büyütme
istekleri baskısı altında kalarak yaşadıkları sıkıntılara “süper ebeveynlik”
denilebilir. Genel olarak titiz, mükemmeliyetçi, hassas karakterlerde daha ağır
bir duygusal yük olarak bedensel semptomların oluşmasına neden oluyor.
Zorlaşan hayat koşulları karşısında süratle ve hep başarıyla
ilerlemek zorunda kalan ebeveynlerin çocuklarının da aynı hıza, aynı baskıya
maruz kaldığını gözlemleyebiliyoruz. Sürekli “hadi”lemek zorunda kalan, kendine
zaman ayıramadığından şikâyetçi, çocuğuyla yeterince ya da kaliteli zaman
geçiremeyen, çocuğuna hayır demek istemeyen, her zaman daha iyiyi hatta
mükemmeli hedefleyen ebeveynlerin yaşadığı bir süreç bu. Süper ebeveynlerin
çocukları ise, bu hızlı akış ve mükemmellik beklentileri arasında kaybolmuş,
acele ettirilmeye aşırı bir dirençle yavaşlama tepkisi gösteren, verilen ve
sunulanlardan asla memnun olmayan-olamayan mutsuz çocuklara dönüşebiliyorlar.
Süper ebeveynlerin en büyük bedensel şikâyetleri; uyku
problemleri, sürekli yorgunluk, halsizlik, uzun süreli baş ve eklem ağrıları,
mide ve bağırsak sorunları, vb. olarak uzayıp gidiyor. Manevi şikâyetleri de
var üstelik; çocuklarına bir türlü yetememe, onları mutlu edememe, sürekli bir
çatışma hali, yaşanan anın tadını çıkaramama, zamanını iyi kullanamama, vb.
Çocukların ise istekleri aslında daha yavaş, daha sakin,
daha anlaşılabildikleri, daha acele ettirilmeden, sindirilerek geçirilen
zamanlar ve kendilerine yön verecek sınırları olan ebeveynler... Daha az
oyuncak-daha çok ebeveynle iletişim istiyorlar aslında. Bedenen orada ama ruhen
ulaşamadıkları ebeveynlerle alelacele bir akşam geçirdiklerinde uykuya
direniyorlar mesela. Her istedikleri olduğunda küçük omuzlarına büyük yükler
yükleniyor, daha kaygılı, gergin ve çatışmaya meyilli oluyorlar.
Peki, ne yapılabilir? Yaşadığınız her türlü duygunun
çocuklarınıza görünmez bağlarla geçeceğini aklınızda tutmaya çalışın. Kaygı,
gerginlik, telaş gibi pek çok duygu çocuklarımızdan ayna gibi bizlere geri
yansıyor. Çocuğunuz fiziksel olarak hiçbir sıkıntısı yokken; çatışmaya
meyilliyse, bir türlü sakinleşemiyorsa, gergin ve oyalanan bir hali var ise,
tatmin olmuyor, mutsuzluk kıyılarına sıkça uğruyor ise lütfen yavaşlayın, dönüp
bir iç dünyanıza bakın. Sakin misiniz? Rahat mısınız? Çocuğunuzun yanındayken
aklınızda başka şeyler mi var? Suçluluk mu hissediyorsunuz?
Eğer bunlardan biri
ya da birkaçı ebeveynlerinde varsa; bedensel-zihinsel ve duygusal olarak bağlı
olduğu ebeveynlerinden daha mutlu, neşeli, kaygısız bir çocuğun evde
kahkahalarla hoplayıp zıplaması mümkün değildir.
Sakinleşmek, duyarlılığımızı ve algılarımızı “yavaşlayarak”
açmaya çalışmak iyi bir başlangıç olabilir. Sadece kendinize ayıracağınız
zamanlar suçluluk duygunuzu arttıracak bencil bir davranış değildir.
Sakinleşen, farkındalığı artan ve daha mutlu bir ebeveyn çocuğuna iyilik yapmış
demektir.
Mükemmellik bir algıdır. Çocukların mükemmel anne-babalara
değil; onlarla gerçek anlamda zaman geçiren, duygularını anlamaya çalışan,
gerçekten iletişim kurabileceği “gerçek
ebeveynlere” ihtiyaçları var. Satın alan değil, eve oyuncakları, giysileri,
yiyecekleri yağdıran değil, her isteklerini yapan değil; onlara belli sınırlar
dahilinde özgürlük veren, sevgi ve ilgisini ruhen orada olarak hissettiren
ebeveynlere ihtiyaçları var. O sürekli içinizde taşıdığınız suçluluk duygusunu
bir kenara bırakabilirseniz; çocuğunuzun süper kahramanı olabilirsiniz.
Gözlerinizde kendini, sevildiğini ve anlaşıldığını görmesi yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder